Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, “Yeni yüzyılda sanayiden beklentim, teknoloji atılımını gerçekleştirmemiz, yüksek katma değer üreten, ileri derecede sanayileşmiş ülkeler arasına girmemiz yönünde.” dedi.
Anadolu Ajansının (AA) Cumhuriyet’in 100. yıl dönümü nedeniyle hazırladığı dosya haberler kapsamındaki bu haberde, bir asırlık dönemde sanayinin geçmişi ve geleceğine ilişkin ASO Başkanı Ardıç ile röportaj yapıldı.
Kurtuluş Savaşı’nın ardından ekonomik bağımsızlık savaşının verildiğine de işaret eden Ardıç, şu ifadeleri kullandı:
“Ulu Önderimiz Atatürk’ün de söylediği gibi askeri zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa kazanılan başarılar sürekli olamaz. Ekonomik bağımsızlığın temelinde ise sanayinin gelişmesi yatıyor. Cumhuriyet’in ilanından sonra devletin ve özel sektörün kurduğu tesislerle ülkemiz sanayileşmeye başladı.”
Ardıç, Türkiye’nin 100 yılda büyük dönüşüm yaşadığını belirterek, 1923-2023 döneminde geçen sürede kişi başına düşen gelir ve milli gelirdeki artışlara dikkati çekti.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez 1927’de sanayi sayımı verilerini hatırlatan Ardıç, “1927’de işletme sayısı 65 bin 245 ve gayri safi yurtiçi hasıla içerisinde sanayinin payı yüzde 11 iken, bugün Türkiye ekonomisi 1,7 milyon işletme sayısı ve hasılada yüzde 21 sanayi payına ulaşmış, ülkemiz dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasına girmiştir.” diye konuştu.
Atılım döneminin başlangıcı 1. İzmir İktisat Kongresi
Ardıç, Türkiye’nin atılım dönemlerinin başlangıcı olarak “1. İzmir İktisat Kongresi”ne işaret etti.
Kongrenin amacının ekonomik bağımsızlık olduğunu dile getiren Ardıç, “Ekonomik kalkınmanın ve bağımsızlığın belkemiği olan sanayileşme stratejisinin temelleri atılmıştır. İlk etapta, özel girişimciliğin ön plana çıktığı 10 yıllık ‘liberal dönem’ başlamıştır.” diye konuştu.
Ardıç, 1929 yılında dünyada yaşanan ekonomik buhran sonrası 22-30 Nisan 1930 tarihlerinde “Gayemiz: Sanayi, Türkiye Devleti gibi yeni ve ileri olmalıdır” ilkesiyle Ankara’da düzenlenen Birinci Sanayi Kongresi’ni hatırlatarak, “Bu kongre, Türkiye’nin sanayi yapısının gelişimi için çözüm önerileri sunması açısından önemlidir. Bu dönemde devletin sanayileşmede etkin olduğunu görmekteyiz.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’de sanayinin her dönem kendi koşullarına özgü farklı büyüme ve kalkınma modelleri içinde geliştirildiğini belirten Ardıç, ülkede rekabet gücü giderek artan sanayi ürünleri üretildiğine değindi.
“Togg gibi örneklerle yakaladığımız başarı artacak”
Ardıç, Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne kadar sanayileşmede aşamalı olarak oldukça yol kat edildiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Ekonomi politikalarının çerçevesi, hedefleri ve yerli üretime yönelik kaynak tahsisi birinci derecede belirleyicidir. Önce tüketim mallarındaki sanayileşmemizi tamamladık. Ara mallar ve sermaye mallarında dev yatırımlar yaptık, üretimi artırdık. Fakat bu kategorilerde sanayileşmemizi henüz tamamlayamadık. Zaten bu durum, ülkemizin ithalat gereksiniminin yüksek kalmasına neden olarak cari dengeyi olumsuz etkiliyor.”
Son yıllarda savunma sanayisindeki büyük atılımları vurgulayan Ardıç, şöyle konuştu:
“Başkentimiz Ankara’nın lider olduğu bu sektörde ülkemiz büyük rekabet gücü kazandı. Kendi teknolojimizi üretir, ihraç eder hale geldik. Bugün insansız hava araçlarında, SİHA’larda yakaladığımız başarı tüm dünyanın dilinde. Cumhurbaşkanımızın da destekleriyle, ilk uçak gemimiz TCG Anadolu, Türkiye’nin otomobili Togg gibi örneklerle yüksek teknolojili ürünlerde yakaladığımız başarının artarak devam edeceğine inanıyorum. Çünkü sanayicilerimizin özgüveninin ne kadar yüksek olduğunu, büyük bir heyecan ve dinamizmle geleceğe umutla baktıklarını biliyorum.”
Ardıç, Türk sanayisinin zorlu küresel şartlarda bile dayanıklılığını koruduğuna, üretimi sürdürerek kendini kanıtladığına dikkati çekti.
2001’de yaşanan ekonomik krizin ardından bankacılık sektörünün regüle edilerek güçlendirildiğini ve kamu dengelerinin iyileştirildiğini anlatan Ardıç, “Ekonomimizin bankacılık ve borç krizlerine karşı mukavemetini artırmış, finansal şokların yıkıcı reel sektör krizlerine dönüşebilme olasılığını azaltmıştır.” dedi.
Ardıç, 2008 küresel krizinde ve Kovid-19 salgını döneminde sanayinin gösterdiği performansı da hatırlatarak, “Hiç şüphesiz sanayicilerimizin vizyoner, vatansever, sabırlı ve kararlı duruşlarının payı da büyüktür. Bu vesileyle emektar sanayici yol arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Ülkemizin güçlü duruşuna sağladıkları katkılar çok kıymetlidir.” diye konuştu.
“Başkent yüksek katma değer üretir hale gelmiştir”
Ardıç, başkentin eğitimden sanayiye bilimden teknolojiye kadar her alanda yakaladığı başarıyla ülke ekonomisine önemli katkılar sunan bir kent haline dönüştüğünü belirterek, şunları kaydetti:
“Başkentimiz sahip olduğu beşeri sermaye kapasitesi ve sınai üretim potansiyeliyle küresel sisteme eklemlenmiş, yüksek katma değer üretir hale gelmiştir. Bilim ve teknoloji ile üretim sistemi arasındaki etkileşimin önemini ve yenilikçiliği çok iyi kavrayan başkentimiz imalat sanayisinde her geçen gün artan başarılara sahne olmaktadır. 2000’li yılların başında sadece 2 tane olan organize sanayi bölgesi bugün 13’e ulaşmıştır. Ankara, bölgesel sanayi sıralamasında yüksek ve orta-yüksek teknoloji alanlarında en çok yatırım yapılan bölgedir. Gerek sanayi bölgeleri, gerek teknoloji geliştirme bölgeleri ve araştırma merkezleriyle gerekse sahip olduğu insan kaynağı ve girişimcilik potansiyeliyle Türkiye’nin diğer birçok iline göre daha avantajlı durumdadır. Başkentimiz, ilerleyen yıllarda teknolojik dönüşümünü tamamlayarak, Türkiye’nin teknolojik üretim ve ihracat üssü olacaktır.”
“Dünyanın en güçlü 10 ekonomisi arasına girebileceğimiz kanaatindeyim”
Gelecek yüzyıla ilişkin beklentilerini anlatan Ardıç, “ikiz dönüşüm” olarak tabir edilen, yeşil ve dijital dönüşüm sağlanabilirse hızla büyüyen ülkelerin yakaladığı trendi Türkiye’nin de yakalayabileceğine işaret eden Ardıç, sözlerini şöyle tamamladı:
“İç piyasamız güçlü ve geniş, dış piyasalarla bağlantımız sağlam ve yüksek. Türkiye Yüzyılı’nda sanayiden beklentim, teknoloji atılımını gerçekleştirmemiz, yüksek katma değer üreten, ileri derecede sanayileşmiş ülkeler arasına girmemiz yönünde. Elbette burada devletin aktif bir sanayi politikası uygulayarak reel sektöre rehberlik etmesi ve desteklemesi gerekmektedir. Çağdaş yetkinlikleri üretimimize kazandırdığımızda, ikiz dönüşümü ülke genelinde sağladığımızda, dünyanın en güçlü ilk 10 ekonomisi arasına girebileceğimiz kanaatindeyim.”